SDÜ Tıp Fak Derg, vol.1, no.özel sayı, pp.137-145, 2021 (International Refereed University Journal)
Aralık 2019’da Çin’den başlayarak çok kısa bir süre
içerisinde tüm dünyayı etkisi altına alan Coronavirus
Disease 2019 (COVID-19) pandemisi, bugüne kadar
görülen en ciddi küresel sağlık sorunlarından biri haline
gelmiştir. Bu süreçte, zamanında ve doğru uygulanan
mikrobiyolojik tanı testleri, salgının ve vaka
yönetiminin önemli bir parçası olmuştur. Pandeminin
başlangıcından itibaren solunum yolu örneklerinde
‘‘severe acute respiratory syndrome coronavirus 2
(SARS-CoV-2)’’ RNA’sını saptamaya yönelik olarak
geliştirilen gerçek zamanlı ters transkriptaz-polimeraz
zincir reaksiyonu (RT-PCR), en yaygın kullanılan tanı
yöntemidir. RT-PCR ile virüs RNA’sının gösterilmesi
COVID-19 hastalığının kesin tanısını sağlamakla birlikte
negatif test sonucu enfeksiyon olasılığını dışlamaz.
Klinik şüpheli olgularda 24-48 saat arayla tekrarlayan
örneklerin alınması ve ciddi akciğer bulguları
olan hastalarda tanı için alt solunum yolu örneklerinin
tercih edilmesi gereklidir. Düşük maliyetli, uygulanması
kolay ve hızlı sonuç alınabilen antijen testlerinin kullanımı,
viral yükün yüksek olduğu hastalığın akut evresi
ile sınırlıdır. Duyarlılık ve özgüllük sorunlarından
dolayı antijen testleriyle elde edilen sonuçların RTPCR
testleri ile doğrulanması gerekir. Antikor testleri,
virüs ile karşılaşılmış olduğunu gösterir. Hastaların
virüse karşı antikor yanıtının değişken ve geç olması
nedeniyle antikor testleri, akut dönemde hastalığın
tanısında tek başına kullanılmamalıdır. Semptomların
başlangıcından 2-3 hafta sonra alınan kan örneklerinde
çalışılan antikor testleri moleküler tanıya yardımcı
ek test olarak kullanılabilir. Bu derlemede, günümüze
kadar elde edilen veriler doğrultusunda SARS-CoV-2
enfeksiyonunun mikrobiyolojik tanısında kullanılan
yöntemlerin özellikleri, klinik açıdan sağladıkları avantajlar
ve kısıtlı yönleri tartışılmıştır.